Hayaletin Garip Huyları

Kitabın orjinal adı Night Shift olmasına karşın Türkçe adını kitabın içindeki bir öyküden almış. Kitap içinde 20 adet kısa öykü bulunuyor ve bana göre hepsi de çok başarılı. Zaten bu kitapta bulunan bir çok öykünün filmi de yapılmış bulunuyor. Keyif alarak okuduğum öykülerden beni etkileyen birkaç tanesi:

Canavar adlı öykü bir çamaşırhanede bulunan mengeneyi konu alıyor. The Mangler adında filmi yapılmıştı.

Kamyonlar adlı öykü ise, kendi kendine düşünüp hareket edebilen kamyonların bir grup insanı bir benzin istasyonunda hapsetmelerini konu alıyor. Öykünün Trucks adlı filmi bulunuyor.

Mısır’ın Çocukları öyküsünde bir mısır tarlasında çocukların işlediği cinayetleri konu alıyor. Linda Hamilton’ı ünlü yapan aynı isimli filmi bulunuyor.

Hortlaklı Köy, Gece Vardiyası ve Hayaletin Garip Huyları öyküleri de on numara.

Mahşer

Kitabın orjinal adı The Stand. Lise yıllarımda 399 sayfalık ilk baskısını okumuş ve bir çırpıda bitirmiştim. Captain Trips adlı bir grip virüsünün dünyadaki insan nüfusunun çok büyük bir kısmını yok etmesini ve insanların iyi ve kötü arasında hayatta kalma mücadelesini anlatıyor.

2012 yılında aynı romanın 1216 sayfalık genişletilmiş versiyonu yayınlandı. Tasvirler ve ortamın anlatımı çok detaylıydı. Kaptırınca, kendimi gerçekten oradaymış gibi hissetmiştim. Bu yüzdende ağır bir bir kitap olmuş. Kişiler ve olaylar birbirine girdikçe takip etmesi zorlaşıyor. Bu nedenle bir çırpıda okuyamadım.

Bir çok kişi gibi bende sonunu pek yeterli bulmadım ama halen kitabın bitişindeki olayları net olarak hatırlıyorum. En keyif aldığım kitaplardan biri oldu. Mutlaka okunması gereken bir Stephen King romanı.

“Zor zamanlarda insanlar insanlıklarını daha çabuk unutur.”

Medyum

Kitabın orjinal adı The Shining. Bu kitap Stephen King’in ilk bestseller kitabı oldu. Roman, Overlook Oteli’nin kapalı olduğu kış ayları boyunca otele bakıcılık yapan Jack Torrance’ın otelin karanlık geçmişine kapılarak gün geçtikçe aklını kaçırmasını konu alıyor.

1980 yılında Stanley Kubrick bu kitabın başarılı bir filmini yaptı. Jack Nicholson’un efsane performansı ile en iyi korku filmlerinden birisi oldu.

Okuduğum ilk King romanlarından birisiydi. İlk bölümleri oldukça monoton ilerledi ancak kitabın ortalarından sonra hikaye iyice sardı. Özellikle otelin bahçesindeki hayvan şekilli çalılar beni bir hayli germişti. Overlook oteli ve bahçesindeki çalılardan Stephen King’in Billy Summers adlı kitabında da bahsediliyor. Okuyunca tüylerim diken diken oldu.

Bu kitabın devamı diyebileceğim roman ise 2013 yılında Doktor Uyku (Doctor Sleep) adıyla yayınlandı.

Monoton başlayan ama sonradan kendimi kaptırdığım ve keyifle okuduğum bir kitaptı.

Korku Ağı

Orjinal adı Salem’s Lot. Kitap, bir yazarın çocukluğunu geçirdiği köye geri dönmesini ancak yerli halkın vampire dönüşmüş olmasını anlatıyor.

Vampir konusunu çok sevmesem de okurken keyif aldım. Baş kısımları çok sıkıcıydı ancak sonradan bir hayli sardı. Yalnız çok fazla karakter olduğu için takip etmekte zorlandım, kimin kim olduğunu hatırlamak beni biraz zorladı.

Sai King’in Gece Vardiyası adlı kitabında da Jarusalem’s Lot’ta geçen bir hikayesi bulunuyor.

Göz

Kitabın orjinal ismi Carrie. 1974 yılında Stephen King’in yayınladığı ilk kitaptır. Telekinetik güçlere sahip bir lise öğrencisi olan Carrie ismindeki kızın yaşadıklarını anlatıyor. Dindar bir aile ile yaşayan Carrie, okulda da itilip kakılmaktadır. Güçlerinin farkına varan Carrie’nin intikamını konu alıyor.

Çok heyecan duymadığım için bir oturuşta okuduğum bir kitap değildi. İlginçtir, o kadar vaşetten sonra kitap bitince Carrie’ye hak verdim 🙂

“İnsanlar zamanla daha iyi olmuyorlar, sadece akıllanıyorlar.”

Christine

Stephen King’in ilk okuduğum kitaplarından biriydi. Kitabı seçmemde efsane kapak resminin de etkisi büyüktür. Bir solukta okuduğum kitaptaki karakterlerin adlarını halen hatırlarım. Ankara’dan Tekirdağ’a yaptığımız yolculuk sırasında okumuştum.

Arnie Cunnigham adında bir genç Plymouth Fury model hurda bir araba satın alır. Onu tamir ederken saplantı derecesinde arabaya bağlanır. Christine’in içinde kötü bir güç vardır ve cinayetler işleme başlar. Ezik bir genç olan Arnie ise giderek değişmeye başlar.

Konuların çok hızlı ilerlediği, anlatım ve tasvirin muhteşem olduğu bir Sai King eseri.

Sis

Orjinal adı Skeleton Crew. Bir kasabayı basan ve içinde yaratıkların yaşadığı bir sis olayını anlatıyor. Yaşayanlar sisten kaçmak için kapalı mekanlara sığınıyorlar. Kısılıp kalan bu insanların başlarından geçenleri çok başarılı olarak anlatmış Stephen King. Heyecanla, kısa sürede bitirdiğim bir hikayeydi.

Kitabın ana hikayesi Sis ancak kısa öykülerde var. Bunların için en sevdiklerim Yaşama Hırsı, Raft ve Maymun oldu.

Kule

Çok heyecanla başladığım ve serinin sonuna gelmenin verdiği heyecanla çok kısa sürede bitirdiğim kitap. Katet’in farklı zamanlara dağılması, Jake’in peder ile restoranda katıldığı savaş ve hep merak ettiğim Kızıl Kral ile karşılaşma.. Okurken çok keyif aldım ama bir anda ve tırt bir şekilde bitti tüm seri.

Kitapta hep güçlü gösterilen Kızıl Kral (Orta dünyanın yıkımından sorumlu hani) o kadar dandik bir şekilde alt edildi ki.. Neyse, serüven boyunca kendimi ekibin bir parçası gibi hissettim. Başta Roland’ı, Jake ve Oy’u, Eddie ve Susanna’yı çok sevdim. Bazılarında çeviri sorunları olsa da baştan sona kadar anlatımlar çok detaylıydı.

Seriyi tamamladığım için mutluyum. İyi bir şey yapmışım.

Susannah’nın Şarkısı

Bu kitap çok sıkıcı başladı. Bir başka Büyücü ve Cam Küre vakası diye düşünürken bir anda harbiden sardı. Yine günümüz dünyasına geldiler. Hiçliğin kızı Mia ile tanıştım. Bu noktada Stephen King’in kendini hikayeye dahil etmesi ilginç oldu. Çok yadırgadım, tuhaf hissettim.

Serinin ilk başlarında hissettiğim fantastik dünya, bilim kurguya döndü.

Calla’nın Kurtları

Büyücü ve Cam Küre yüzünden bu kitaba başlamam 3-4 yıl sürdü sanıyorum. Hatırlamam gereken bazı yerler için internette araştırma yapmıştım. Roland ve arkadaşları kule’ye giderken Calla adında bir köye denk geliyorlar. Burada robot kurtlar nedeniyle zor durumda olan köylülere yardım etmeye karar veriyorlar. Hatta bir ara günümüz New York’una geliyorlar.

Bu kitap beni bir hayli sardı. Çabucak okuyup bitirmiştim. Kurtlarla yapılan savaş, silah olarak keskin kenarlı tabakların kullanılması gibi olayları zihinde canlandırmak çok keyifliydi.