Araba ile Ankara Çevre Yolu sürüşü

Insta360 X3 kameram ile yaptığım ilk araba videosu. Başta Fotoleey marka vantuzlu tutucular konusunda şüphem vardı. Hızlanınca düşüp kameramın parçalanmasından çekiniyordum. Arka camı güzelce temizleyip vantuzları da dikkatlice yapıştırınca sağlam bir altyapı oldu. 130 KM/s hızda bile vantuzlarda en ufak bir yapışma sorunu yaşamadım.

Okumaya devam et “Araba ile Ankara Çevre Yolu sürüşü”

Ghost of Tsushima

Ghost of Tsushima uzun süredir aklımdaydı. Yorumlara baktığımda ortalama bir oyun gibi görünüyordu ancak samuraylara olan ilgim nedeniyle denemek istiyordum. Playstation Deluxe aboneliğine geçtiğimde ücretsiz olarak sunulan oyunlardan biri olduğu için hemen indirdim.

Öncelikle atmosfer çok güzel. Adadaki doğa, sanat eseri gibi; manzaralar harika. Senaryo ise hayli sürükleyici, insan ileride olacakları merak ediyor. Dövüş hissiyatı da çok başarılı, oyun kolundan gelen ses ve tuş efektlerini çok beğendim. Ana hikayenin sonlarına doğru geldiğimi düşünüyorum; adanın ilk iki kısmını bitirdim. Son kısımdan sonra İki adası DLC’sine de geçeceğim. Bir de ses dilini Japonca, altyazıyı Türkçe ayarladım, keyif alarak oynuyorum.

Okumaya devam et “Ghost of Tsushima”

Carrier Air Wing

90’lı yıllarda Kızılay Fantasy Land’de saatlerce oynadığım bu oyunu PS5’te de oynamak varmış. Düşman vurdukça para kazanıp uçağımı upgrade edeceğim diye başında bir hayli vakit geçirmiştim. En keyif aldığım shot’m up oyunlarından biriydi. Favori uçağım ise F-15 Tomcat’ti tabii ki.

Zamanına göre grafikleri ve animasyonları çok başarılıydı. Bir hayli ilerlediğimi hatırlıyorum. Şimdi ise refleksler zayıflamış 🙂 Ayrıca dualsense kontrolör ile oynaması pek kolay değilmiş.


Assassin’s Creed Odyssey

Oynadığım ilk Assassin’s Creed oyunu bu oldu. Antik yunan, gerçek ve tarihi referansları, mekanları ve kişileri ile çok keyif aldım. İnsan adadan adaya gezmelere doyamıyor. Manzaralar, görsel tasarımlar resmen şahane. haritası gerçekten güzel. Görev sırasında arada durup yapıları inceledim, şaheser gibi tasarımlar yapmışlar. Antik Yunanistan yapıları, detaylarıyla muazzam olmuş.

Alexios karakteri ile toplamda 110 saat oynayarak Platinum Throphy’i kazandım. Bu süre boyunca defalarca getir, götür, şunu kes şeklindeki yan görevlerden bir hayli yapmak durumunda kaldım. Görevler ve kaleler bir süre sonra birbirinin aynısı gibi gelmeye başladı. Bu nedenle yaklaşık bir 6 ay kadar ara verdim.

Ama güzel oyun, çok keyifli. Parasına değdi.

Okumaya devam et “Assassin’s Creed Odyssey”

Ride 3

Lise yıllarımdan beri motosikletlere ilgi duyarım. Öyle ki 1997 yılındaki mezuniyet yıllığımda herkesin ortak dileği hayalimdeki motosiklete sahip olmam yönündeydi. 2006 yılında bu yolda ilk adımımı attım ve Honda Shadow ile hayalimi gerçekleştirdim. 2018 yılında ise Honda Transalp’e terfi ettim. Hayatımda motosikletlerin büyük yeri var. Motosiklet ile ilgili olan şeyler hep ilgimi çekmiştir.

Bir motosiklet tutkunu olarak Ride serisini de bir süredir merak ediyordum. Playstation Store’da bulunan en iddialı motosiklet oyunu olmasına rağmen ilk iki seri için yorumlar genelde pekiyi değildi. Serinin üçüncü oyunu indirime girince bir şansımı denemek istedim. İlk denemelerim çok kötüydü. Motosikleti pistte doğru dürüst tutamıyor, sürekli kaza yapıyordum. Bir süre sonra sıkıldım ve oyunu bıraktım.

Okumaya devam et “Ride 3”

Quake

1996 yılında çıktığı zaman Quake’i oynatabilecek bir bilgisayarım yoktu. 486 DX-4 75 bilgisayarımda bir hayli yavaş çalıştığı için oynayamıyordum. Bu yüzden Cem’lere gittikçe onun Pentium 75 bilgisayarında oynardım bu oyunu. İlk defa onun bilgisayarında görmüştüm. Gerçek 3 boyutlu ortam düşmanları her açıdan görmeye imkan veriyordu. Bir asker olarak Quake kod adlı düşmanı yok etmek için türlü türlü düşmanı yok etmek gerekiyordu. 26 yıl sonra Quake’i Playstation Store’da görünce kaçırmadım. Doom’dan arda kalan zamanlarda Quake iyi oluyor.

Doom Eternal

1994 yılından beri Doom serisini severek takip ederim. 2016 yılında çıkan Doom’dan sonra serinin yeni oyununu bekliyordum. Doom Eternal duyurulup, videoları çıktıkça beklentim daha da arttı. Gel gör ki oyun Playstation Store’da uçuk bir fiyatla çıkınca hevesim kursağımda kaldı. Yapacak bir şey olmadığı için indirimleri beklemeye başladım ve ilk düzgün indirimde oyunu aldım.

Grafik kalitesi kat kat üstün. Oyunun akışı muazzam. Müzikler her zaman olduğu gibi on numara. Yani teknoloji olarak bir hayli ilerlemiş.

Okumaya devam et “Doom Eternal”

Doom

1994 yılında bilgisayarcıdan 4 disketlik Doom oyununu almıştım. O zamanlar PC magazine ve PC World dergilerini takip ederdim; oyun ikisinde de yere göğe sığdırılamıyordu. Eve gelip heyecanla bilgisayarıma yüklenmesini bekledim. Oyunu çalıştırmak için komut satırında Doom yazdığım zaman acı gerçekle karşılaştım. Oyun en az 4 MB RAM ve 80386 işlemci istiyordu. Benim 1 MB RAM ve 80286 işlemci ile oynamam imkânsızmış. Aylarca dergilerdeki resimlere bakıp, oyunun nasıl olabileceğini (Wolfenstein 3D’yi temel alarak) hayal ederdim. 1 yıl boyunca, o 4 diskete gözüm gibi baktım. 1995 yılında babama 486 DX4-75 işlemcili PC’mi aldırınca yaptığım ilk iş o 4 disketi kurmak oldu. Oyunu ilk çalıştırdığım anda hayallerimin ötesinde bir dünyada buldum kendimi. Bana ateş edildikçe klavye başında sağa sola kaçıyordum. Hele birde Soundblaster 16 bit ses kartım vardı, o keyfi anlatamam. Bir daha da beni bu kadar heyecanlandıran bir oyun ile karşılaşmadım.

Okumaya devam et “Doom”