Assassin’s Creed Odyssey

Oynadığım ilk Assassin’s Creed oyunu bu oldu. Antik yunan, gerçek ve tarihi referansları, mekanları ve kişileri ile çok keyif aldım. İnsan adadan adaya gezmelere doyamıyor. Manzaralar, görsel tasarımlar resmen şahane. haritası gerçekten güzel. Görev sırasında arada durup yapıları inceledim, şaheser gibi tasarımlar yapmışlar. Antik Yunanistan yapıları, detaylarıyla muazzam olmuş.

Alexios karakteri ile toplamda 110 saat oynayarak Platinum Throphy’i kazandım. Bu süre boyunca defalarca getir, götür, şunu kes şeklindeki yan görevlerden bir hayli yapmak durumunda kaldım. Görevler ve kaleler bir süre sonra birbirinin aynısı gibi gelmeye başladı. Bu nedenle yaklaşık bir 6 ay kadar ara verdim.

Ama güzel oyun, çok keyifli. Parasına değdi.

Okumaya devam et “Assassin’s Creed Odyssey”

Ride 3

Lise yıllarımdan beri motosikletlere ilgi duyarım. Öyle ki 1997 yılındaki mezuniyet yıllığımda herkesin ortak dileği hayalimdeki motosiklete sahip olmam yönündeydi. 2006 yılında bu yolda ilk adımımı attım ve Honda Shadow ile hayalimi gerçekleştirdim. 2018 yılında ise Honda Transalp’e terfi ettim. Hayatımda motosikletlerin büyük yeri var. Motosiklet ile ilgili olan şeyler hep ilgimi çekmiştir.

Bir motosiklet tutkunu olarak Ride serisini de bir süredir merak ediyordum. Playstation Store’da bulunan en iddialı motosiklet oyunu olmasına rağmen ilk iki seri için yorumlar genelde pekiyi değildi. Serinin üçüncü oyunu indirime girince bir şansımı denemek istedim. İlk denemelerim çok kötüydü. Motosikleti pistte doğru dürüst tutamıyor, sürekli kaza yapıyordum. Bir süre sonra sıkıldım ve oyunu bıraktım.

Okumaya devam et “Ride 3”

Quake

1996 yılında çıktığı zaman Quake’i oynatabilecek bir bilgisayarım yoktu. 486 DX-4 75 bilgisayarımda bir hayli yavaş çalıştığı için oynayamıyordum. Bu yüzden Cem’lere gittikçe onun Pentium 75 bilgisayarında oynardım bu oyunu. İlk defa onun bilgisayarında görmüştüm. Gerçek 3 boyutlu ortam düşmanları her açıdan görmeye imkan veriyordu. Bir asker olarak Quake kod adlı düşmanı yok etmek için türlü türlü düşmanı yok etmek gerekiyordu. 26 yıl sonra Quake’i Playstation Store’da görünce kaçırmadım. Doom’dan arda kalan zamanlarda Quake iyi oluyor.

Doom Eternal

1994 yılından beri Doom serisini severek takip ederim. 2016 yılında çıkan Doom’dan sonra serinin yeni oyununu bekliyordum. Doom Eternal duyurulup, videoları çıktıkça beklentim daha da arttı. Gel gör ki oyun Playstation Store’da uçuk bir fiyatla çıkınca hevesim kursağımda kaldı. Yapacak bir şey olmadığı için indirimleri beklemeye başladım ve ilk düzgün indirimde oyunu aldım.

Grafik kalitesi kat kat üstün. Oyunun akışı muazzam. Müzikler her zaman olduğu gibi on numara. Yani teknoloji olarak bir hayli ilerlemiş.

Okumaya devam et “Doom Eternal”

Doom

1994 yılında bilgisayarcıdan 4 disketlik Doom oyununu almıştım. O zamanlar PC magazine ve PC World dergilerini takip ederdim; oyun ikisinde de yere göğe sığdırılamıyordu. Eve gelip heyecanla bilgisayarıma yüklenmesini bekledim. Oyunu çalıştırmak için komut satırında Doom yazdığım zaman acı gerçekle karşılaştım. Oyun en az 4 MB RAM ve 80386 işlemci istiyordu. Benim 1 MB RAM ve 80286 işlemci ile oynamam imkânsızmış. Aylarca dergilerdeki resimlere bakıp, oyunun nasıl olabileceğini (Wolfenstein 3D’yi temel alarak) hayal ederdim. 1 yıl boyunca, o 4 diskete gözüm gibi baktım. 1995 yılında babama 486 DX4-75 işlemcili PC’mi aldırınca yaptığım ilk iş o 4 disketi kurmak oldu. Oyunu ilk çalıştırdığım anda hayallerimin ötesinde bir dünyada buldum kendimi. Bana ateş edildikçe klavye başında sağa sola kaçıyordum. Hele birde Soundblaster 16 bit ses kartım vardı, o keyfi anlatamam. Bir daha da beni bu kadar heyecanlandıran bir oyun ile karşılaşmadım.

Okumaya devam et “Doom”

The Last Of Us Part II

İlk oyun PS3 için yapılmış olmasına rağmen remastered versiyonu büyük bir heyecanla oynayıp bitirmiştim. Dört gözle ikinci bölümünü bekliyordum ancak fiyatından dolayı çıkar çıkmaz alamadım. Bir umut indirime girmesini bekledim. 2021 baharında uygun fiyata düşünce de kaçırmadım.

Kısaca oynadığım en iyi oyundu. Grafik, hikaye, Türkçe seslendirme, müzik… Her konuda çok başarılı. O kadar çok detay var ki. Karakterlerle bağ kuruyor insan. Bir sanat eseri olmuş, mutlaka görülmeli.

Okumaya devam et “The Last Of Us Part II”

A Plague Tale: Innocence

A Plague Tale: Innocence oyunu indirime girdiğinde dikkatimi çekti. 54₺’lık fiyatı görünce almaya karar verdim. Keyifle oynadığım bir oyun oldu. Oyuna başlayınca aksiyondan çok puzzle ağırlıklı bir oyun olduğunu gördüm.

Hikaye bakımından hoşuma giden bir oyundu. Çok harika grafikleri olmamasına karşın oyunun psikolojisi ve atmosferi başarılıydı. Oyunda fazla bir alternatif yok, genelde ateş ile farelerden kaçıp askerlerden saklanarak ilerliyoruz. Bu karşılık abla kardeş ilişkisini çok güçlü vermişler, karakterleri hemen benimsiyorsunuz. Oyunun geçtiği dönemde çok iyi anlatılmış. Veba ve fare konusu oyunun temelini oluşturuyor. Genel olarak kolay bir oyun. En zor bölümler bile 4-5 denemede geçilebiliyor. Farelerin olduğu bölümler insanı bir hayli geriyor. Sonlara doğru hikaye biraz fantastik öğeler içermeye başlıyor.

Hiç beklemediğim kadar güzel ve keyif aldığım bir oyun oldu.

Okumaya devam et “A Plague Tale: Innocence”

Control

Şubat 2020’nin PS+ ile verilen ücretsiz oyunlarından biri Control oldu. Daha önce izlediğim videolar bende bir merak uyandırmıştı. Alıp almama konusunda tereddüt ederken ücretsiz olarak gelmesi güzel oldu. Oyunu üreten firma Remedy. 2001 yılının sonlarına doğru saatlerce oynadığım Max Payne’i yapan firma. Bu nedenle beklentim büyük.

Hikaye çok ilginç, daha çok başlarda olduğum için ileriki bölümleri de çok merak ediyorum. Oyun Federal Bureau of Control adında bir binanın içinde geçiyor. Bu binanın içinde doğa üstü olayları ve eşyaları inceliyorlar. Object of Power adı verilen nesneler var ve paranormal olaylara sebep oluyor. Biz Jesse adında bir karakteri yönlendiriyoruz. Hikayede geldiğim yere kadar öğrendiğim ise, paranormal bir olay neticesinde kaybettiğimiz kardeşimizi aradığımız.

Okumaya devam et “Control”

Ace Combat 7: Skies Unknown

Hava savaşı oyunları oldum olası beni çok etkilememiştir. Düşününce keyif aldığım oyunlardan ilk aklıma gelenler F-22 Retaliator (1995) ve Hawx (2010) oldu. Hele Microsoft’un Flight Simulator serisi gibi gerçekçi oyunlar bana iyice sıkıcı geliyor.

İndirim günlerinde Ace Combat 7’nin fiyatının 60₺’ya düştüğünü görünce merak ettim ve belki bana bu türü sevdirir düşüncesiyle satın aldım.

Okumaya devam et “Ace Combat 7: Skies Unknown”

Marvel’s Spider-Man

Marvel’s Spider-man ilk çıktığında çok iyi eleştiriler almıştı. Merak ettiğim bir oyundu ve bir süredir indirime girmesini takip ediyordum. Nisan 2020’de 103₺’ya düşünce almaya karar verdim.

İlk deneyimim tam bir hayal kırıklığı oldu. Kontrollere alışamadım, bir hayli zorlandım. O sıralarda daha çok Horizon Zero Dawn oynadığım için Marvel’s Spider-man’i sonraya bırakmaya karar verdim. Zaman geçti, Horizon Zero Dawn bitti, God Of War bitti… Sıra geldi Marvel’s Spider-man’e

Okumaya devam et “Marvel’s Spider-Man”