Mutant Year Zero: Road to Eden

X-com’dan sonra uzun süredir sıra tabanlı strateji oyunu arıyordum. Mutant Year Zero tanıtımlarını izleyince bir hayli meraklanmıştım, ancak yorumlar fiyatını hak etmediği yönündeydi.

Ocak 2021 indirimlerinde fiyatı bir hayli düşünce almaya karar verdim. (86 TL)

İlk dikkatimi çeken oyuna başlayınca PS4 Pro’nun fanının çok hızlanması nedeniyle çıkan ses oldu. Grafik kalitesi çok yüksek olmadığı halde belli ki oyun grafik kartına bir hayli yük bindiriyor. Gece sessizliğinde gerçekten rahatsızlık veriyor.

Mutant Year Zero’nun hikayesi ve atmosferi başarılı. Esprili anlatımlar keyif veriyor. Oynanış basit.

Okumaya devam et “Mutant Year Zero: Road to Eden”

God Of War

İlk God Of War oyununu askerden döndüğüm 2005 yılında Playstation 2’de oynamıştım. Kratos’un zincirli bıçaklarını salladıkça yaptığı hareketlerin estetiği, oyunun hikayesi ve kapıştığım düşmanlar beni çok etkilemişti. Üzerine zorlu düşmanları doğru tuş sırasıyla öldürme olayı insanı acayip gaza getiriyordu. İlk bölümü kısa sürede bitirdim, bir süre sonra  tekrar oynadım; yine çok keyif aldım

Okumaya devam et “God Of War”

Gran Turismo Sport

PC’de ilk oynadığım oyun olan Test Drive’dan beri araba yarışlarını sevmişimdir. Doksanlı yıllarında başında 256 renk ile oynadığım yarış oyunları günümüzde gerçekçilik konusunda bir hayli ilerideler.

Playstation’ın temel oyunlarından biri olan Gran Turismo Sport’un yıllarca videolarını seyredip durdum. Bekledikçe oyundan beklentim katlanarak arttı. Neyse oyun Kasım 2017’de çıktı ve çıkar çıkmaz aldım.

Araç modellemeleri harika, fotoğraf modu ise inanılmaz derecede gerçekçi görüntüler ortaya çıkarıyor. Işıklandırma konusunda bir başyapıt. Yarış sırasında mücadele hissiyatını çok güzel yansıtıyor. Atmosfer çok çok başarılı. Need For Speed gibi tam gaz gidilen değil, biraz daha simülasyona yatkın bir oyun. PS4 Pro’da 60 fps’de oynanabiliyor.

Okumaya devam et “Gran Turismo Sport”

Horizon Zero Dawn

Bu oyunda beni cezbeden ilkel kabilelerin yok olmuş bir dünyada hayatta kalabilmek için robot hayvanlarla savaşması oldu. İlk başta hikaye nasıl ilerleyecek diye merak edip durdum. Oynadıkça hikayenin nasıl genişlediğini ve içine aldığını görünce keyif daha da arttı. Hikayeden çok memnun kaldım.

Kostümler, silahlar, harita her şey güzel dizayn edilmiş.  Ha bi de Aloy’u da çok sevdim. 

Okumaya devam et “Horizon Zero Dawn”

Doom 3

Doom 2 için yaşadıklarımın benzerini Doom 3 içinde yaşadım. Doom 2 çıktığında 286 işlemcili bir PC kullanıyordum. Bu nedenle 486 DX4-75 işlemcili bilgisayara terfi edene kadar oynayamamıştım. Doom 3 çıktığında da düzgün oynamak için Pentium 4 1.5 Ghz işlemci, Nvidia Geforce 4 ekran kartı ve en az 384 MB Ram öneriliyordu. O zamanlar ben Pentium 3 450 Mhz, 64 MB Ram ve Vodoo2 ekran kartına sahiptim. Haliyle Doom 3’ün yanından bile geçemedim. Sağda solda ışıklandırma efektleri, oyundan sahneler gibi görüntülere rastlıyordum. Üstelik bu sefer Cem’in de PC’si yeterli gelmemişti.

Hiç aklımıza gelmeyen bir şey oldu. Emre zamanın en iyi işlemci ve ekran kartına sahip bir PC aldı. Emre, Cem ve ben Doom3’e takılmaya başladık.

Okumaya devam et “Doom 3”

Detroit: Become Human

PS Plus’ın bu ayki ücretsiz oyunu Detroit: Become Human oldu. Çok merak ettiğim bir oyundu, bir heves başladım. Grafikler çok güzel, müzikler on numara. Sanıyorum türünün en iyi örneği bu oyun. Seçimlerinize göre oyunun ilerleyişi değişiyor. Oyunun dünyasını ve karakterlerin gelişimlerini izlemek çok keyifli.

28 Eylül 2019: Bugün oyunun sonuna geldim. Conner ile yaptığım seçimler zayıf kaldı ve favori karakterim Conner öldü. Baştan tekrar başlamayı planlıyorum. Pişman olduğum seçimleri bu defa yapmayacağım.

Okumaya devam et “Detroit: Become Human”

Titanfall

İlk oyunu beğenmediğim için bundan da çok beklentim yoktu. Başlayınca Campaign modu beklentimin çok üzerinde çıktı. Grafikler, hikâye, mekanikler ve yapay zeka başarılı; oynanış ise akıcı. Bölüm tasarımlarını da çok beğendim, oyunu dinamik hale getirmiş.  Ateş etme hissi gerçekten çok başarılı.  Single player kısmında beklentilerimi fazlasıyla karşıladı. Mech Warrior serisini seven birisi olarak Titanfall 2’den de oldukça keyif aldım. Bazen duvardan duvara atlamak sıksa da Titanları kullanmak gerçekten zevkli.

Okumaya devam et “Titanfall”

XCOM

XCOM’u ilk keşfettiğim zaman henüz Lise 1’deydim. 1995 yılında Cem’den 4 disketlik bir oyun olarak almıştım. O zaman 486 DX4-75 işlemcili bilgisayarımda oynamıştım. İlk seferinde oynanışını tam kavrayamadığım için pek keyif vermemişti. Geoscape denen bir ekranda ufolar saldırıyor, dünya haritası üzerinde saldırıya karşı koymaya çalışıyordum. Derken bir gün Cem’le konuşurken “Olm, askerlerini enkaza göndersene” demesinin ardından yaptığım denemede oyun bambaşka bir şekle büründü. O zaman oyunu silmeyi düşünürken şimdi serinin tüm oyunlarını oynamış oldum.

Okumaya devam et “XCOM”

Tomb Raider

Tomb Raider ile ilk tanışmam PC Magazine Türkiye dergisinde bir inceleme ile oldu. 1996 yılıydı sanıyorum, dersaneye gidiyordum. İnternet Cafe olayı yeni duyulmaya başlamıştı. Benim bilgisayarımın işlemcisi 486 DX4-75 olduğu için zamanın 3D oyunlarını oynayamıyordum. Ankara Tandoğan tarafında bilgisayar eğitimi veren Teknobil adında bir yer vardı. 3 arkadaş girdik içeriye; biz eğitim istemiyoruz, oyun oynamak istiyoruz dedik. Adam (adını hatırlayamadım malesef) boş bir odaya aldı bizi ve Pentium 166 MMX işlemcili bir PC’ye oturttu. Biz OHAAA!! Pentium 166 MMX modunda ağzımız bi karış açık oyunu yüklemeye başladık. Oyun başladı, kafayı yiyeceğiz. Grafikler hiç görmediğimiz şekilde 3 boyutlu. İnanılmaz bir görsellik. Pentium 166 MMX işlemcide resmen uçuyor. 3 arkadaş çılgın gibi Tomb Raider oynamıştık.

Okumaya devam et “Tomb Raider”