Tomb Raider ile ilk tanışmam PC Magazine Türkiye dergisinde bir inceleme ile oldu. 1996 yılıydı sanıyorum, dersaneye gidiyordum. İnternet Cafe olayı yeni duyulmaya başlamıştı. Benim bilgisayarımın işlemcisi 486 DX4-75 olduğu için zamanın 3D oyunlarını oynayamıyordum. Ankara Tandoğan tarafında bilgisayar eğitimi veren Teknobil adında bir yer vardı. 3 arkadaş girdik içeriye; biz eğitim istemiyoruz, oyun oynamak istiyoruz dedik. Adam (adını hatırlayamadım malesef) boş bir odaya aldı bizi ve Pentium 166 MMX işlemcili bir PC’ye oturttu. Biz OHAAA!! Pentium 166 MMX modunda ağzımız bi karış açık oyunu yüklemeye başladık. Oyun başladı, kafayı yiyeceğiz. Grafikler hiç görmediğimiz şekilde 3 boyutlu. İnanılmaz bir görsellik. Pentium 166 MMX işlemcide resmen uçuyor. 3 arkadaş çılgın gibi Tomb Raider oynamıştık.
Zamanla biz buranın resmen abonesi olduk. Adamda bize güvenmeye başladı; öyleki dükkanı emanet edip çıkardı. NBA 97, Phantasmagoria 2, Leisure Suit Larry, Mortal Kombat… Bunlarla ilk tanışmam burada oldu.
Tomb Raider serisini Rise Of The Tomb Raider’a kadar doğru düzgün oynamadım. Onu da indirimde almıştım, ama iyi ki almışım. Bunu bitirince 2013’de çıkan Tomb Raider’ı da aldım. Geç almanın iyi yanı oyunlar ucuzlamış oluyor.
Rise Of The Tomb Raider’ın açılış kısmı beni çok etkiledi. Ha bide Lara var tabi, onun yeri ayrı 🙂