Diablo

1998 yılında Intel DX 4 -75 işlemcili bilgisayarımı Pentium III 450’ye upgrade etmiştim. CD sürücülü bu PC’de oynadığım ilk oyunlardan biriydi Diablo. Item bulmak için sabahlara kadar tüm haritayı açmak için uğraşırdım.

2000 yılıydı sanıyorum. Emre’nin Pentium III 800 işlemcili bilgisayarında ilk defa Diablo II’yi görmüştüm. Ara videolara hayran kalmıştım, nasıl bir teknoloji bu böyle. Ne kadar gerçekçi diye düşündüğümü hatırlıyorum. Diablo II’yi sabahlara kadar oynamadım. Yıllarca oynadım. Her bir karakterle sayısız defa bitirdim. Far Oasis, Lut Gholein, Kurast… Çok anısı var.

Diablo III\’ü ise 2012 yılında çıkmasına rağmen 2016 yılında oynama imkanım oldu. Aile, iş hayatı derken oyunlara ayırdığım zaman azaldı. Laptop kullanmaya başladığım için Diablo III için yeterli gücü saylayan bir ekran kartımda yoktu. Playstation’da satışa çıkınca oynayabildim. 

Diablo III\’ü ilk oynamaya başladığımda önceki serilerdeki keyfi alamadım. Grafik olarak çok ilerilere gitmiş ama o heyecan ve ruh azalmış gibiydi. Tabii online oyun kısmı çok ilerlemiş, ancak benim aradığım single mod pek tat vermedi. 

Yine de oynadığım bir çok oyuna göre bana çok daha fazla keyifli zaman geçirdi. Bi de Deckard Cain’e üzüldüm. Stay awhile, and listen…

Okumaya devam et “Diablo”

Yaza veda sürüşü

31 Ağustos 2018 tarihinde mesai sonrası yaptığım kısa sürüş. 35 derece havada yazlık mont fazla geldi. Özellikle kırmızıda beklerken piştim. Buna rağmen Transalp XL 650’nin radyatör fanı devreye girmedi. İnsan fanın arızalandığını düşünüyor.

Ön kamera Sony FDR X-3000, arka kamera AEE S60+

Bu sürüşün asıl amacı eski kameram ile yenisini birlikte kullanmaktı. Daha önce bu kadar komplike bir video editlememiştim. Hem GPS’in telemetri verilerini hem de arka pege yerleştirdiğim ikinci kamerayı senkronize etmem gerekti. Bu iş için donanımı güçlü bir PC gerekiyormuş, anlamış oldum. Aksi taktirde video akıcı olmadığı için senkronize etmek zorlaşıyor. Yine de başardım galiba 🙂

İlk önce Dashware ile GPS’in telemetri verilerini yerleştirdim. Videoyu oluşturduktan sonra iMovie ile ikinci kamera görüntüsünü ve arka plan müziklerini ekledim. Ardından videonun son halini oluşturdum.

Bu arada kameranın mikrofonu üzerine yapıştırdığım sünger tatilde söküldüğü için biraz hızlanınca rüzgar sesi rahatsızlık vermeye başlıyor. Rüzgar sesi için bir çözüm bulmam lazım.

Ankara – Kıyıkışlacık seyahatim (Timelapse)

17 Ağustos tarihinde arabam ile sabah Ankara’dan yola çıkarak akşam üstü ulaştığım Muğla-Kıyıkışlacık seyahatim. Sony FDR X-3000 ile çekildi.

İki nokta arasında 734 KM var. Yaklaşık 9 saat süren seyahatim boyunca aksiyon kamerası her 2 saniyede bir kare olmak üzere toplam 17.064 kare fotoğraf çekti. Vantuzlu ayak ile yolcu kapısının penceresine sabitlediğim kameranın bataryası bitmesin diye de çakmak soketinden USB dönüştürücü ile güç sağladım. Bir süre sonra kameranın çok ısındığını fark ettiğimde klimanın havasını kameraya doğru yönlendirdim ve sorun çözülmüş oldu.

Pazar günü Ankara gezisi

Bizimkiler ana-kız dedelerinin yazlığına gittiler. Ben iş yüzünden Ankara’da kaldım. Pazar günü canım sıkıldı, motosikletimi yıkayıp cilaladım. Bauhouse’a da uğramam gerekiyordu. Bunun üzerine kısa bir Ankara turu yapmaya karar verdim. Uzun süredir gitmediğim çocukluğumun geçtiği mahalleye uğradım, top oynadığımız sokaklardan geçtim.

Yolun ortasına taştan kale direği yapar, top peşinde koşardık. Zaten yarım saatte bir araba geçerdi. Araba gelince kenara kaçar sonra taç atışıyla tekrar başlardık oyuna. Şimdi dakikada onlarca araba geçmeye başlamış. Her yer araba olmuş. İnsan kaldırımda yürüyemiyor bile.

Okumaya devam et “Pazar günü Ankara gezisi”

Metin Usta’yı Ziyaret

Çağrı, Inazuma’nın lastiklerini değiştirmek için Metin Usta’ya uğrayacaktı. İlk başta üşendim, evden çıkmaya niyetim yoktu. Sonra kendimi gaza getirip attım kendimi sokağa. Uzun yoldan gitmeye karar verdim, lastik değişimi nasılsa hemen olmuyor.

İncek yolundan Çankaya tarafına geçtim, oradan Atakule, Eskişehir Yolu, Anadolu Bulvarı derken Metin Usta’nın dükkanına ulaştım. Şansım varmış, Çağrı’yı tam çıkarken yakaladım. Geleceğimden haberi olmadığı için beni beklemeden basıp gidecekti. Metin Usta ile biraz muhabbet ettikten sonra Çağrı ile yola çıktık. 

Hava çok sıcak, kaskın içi terden dolayı çok çabuk kirleniyor. Birde geçenlerde yaptığımız Çamlıdere gezisinde yakamdaki küçük açıklıktan giren güneş ensemi çok fena yakmıştı. Bu nedenle buff’lara bakmak için Decathlon’a gitmeye karar verdik. Metin Usta’dan ayrıldıktan sonra, Kentpark’a doğru yola çıktık.

Okumaya devam et “Metin Usta’yı Ziyaret”

Çamlıdere Barajı Gezisi

Onur ve İbrahim ile Çamlıdere barajı gezimiz. Benzin istasyonunda buluşup, yola çıkıyoruz. Onur yolu biliyor, Transalp 700 ile önde. İbrahim CFR 250’si ile bizi arkadan takip ediyor. Keyifli bir seyahatti, ortalama hızımız 80/90 km’yi geçmedi.
Sony FDR X-3000 aksiyon kameramı ilk defa uzun yolda deneme imkanım oldu. Maalesef varamadan kameranın bataryası bitti.

Çamlıdere barajı diğerlerine göre sessiz sakin ve temiz kalmış bir yer. Bunun en büyük sebebi baraj çevresine araç alınmaması. Nizamiyede motosikletleri bırakıp çantalarımızla yaklaşık 1,5 KM yürüdük. Su kenarında gölgede kalmış bir masa bulduk ve hemen yerleştik. Oturacak masa, sandalye vb sayısı çok çok az olduğu için kendimizi şanslı saydık. Bu arada sayının az olmasının sebebi kalabalık değil, fiziksel olarak masa sandalye vb sayısının az olması. Eskiden restaurant ve büfe gibi yerler varmış. Gittiğimizde hepsinin harabe olduğunu gördük. Aslında iyi olmuş, insan girmeyince ortam temiz kalıyor.

Okumaya devam et “Çamlıdere Barajı Gezisi”

Ev-İş arası sürüşler

Yazın mümkün olduğunca işe motosikletle gitmeye çalışıyorum. Hem yakıttan, hem de zamandan tasarruf edebiliyorum. Üstelik arabadan çok daha keyifli. Sabahları trafik konusunda çok sıkıntım olmuyor ama akşamları Eskişehir yolu çok yoğun oluyor. Motosiklet sayesinde yoğun trafikte daha hızlı yol alabiliyorum.

İş sonrası motosiklet kullanmanın başka bir artısı daha var. Motosiklet sürmek çok dikkat gerektiren bir aktivite. Basit kazalar bile ciddi sonuçlar doğurabildiği için sürücünün tüm dikkatini yola ve çevresindeki araçlara vermesi gerekiyor. Ben kendi güvenliğim için motosiklet sürerken yola ve çevreme konsantre oluyorum, başka hiçbir şey düşünmüyorum. Bu nedenle eve varmadan önce iş yerinde yaşadığım tüm sıkıntı ve dertler kafamdan uzaklaşmış oluyor.

Bu sürüşler sırasında hem güvenlik hem de hatıra amaçlı videolar kaydediyorum. Bu sayfada işe gidiş ve geliş sırasında kaydettiğim bu videoları göreceksiniz.

Okumaya devam et “Ev-İş arası sürüşler”

Uncharted

Playstation da en sevdiğim seri olmuştur. Özellikle başrolde Nathan Drake’in olduğu bölümler çok keyifliydi. Grafikler de her zaman on numaraydı.

Daha önce Uncharted’ı Nathan Drake ile oynamaktan çok keyif almıştım. Bu yüzden oyuna başladığımda Chloe Frazer ile aynı tadı alacağım hakkına şüphelerim vardı. Kesinlikle çok keyif aldım, ama Nathan Drake gibi olmuyor.

Okumaya devam et “Uncharted”

The Last Of Us

Oynadığım en güzel hayatta kalma oyunuydu. Son saniyesine kadar heyecanla oynamıştım. Bu aralar tekrar başladım, aynı heyecan, aynı korku değişmedi. Harbi sağlam oyun.Geçtiğimiz günlerde ikinci oyunun tanıtım videosunu izledim, heyecanla bekliyorum.

Efsane oyun. Fazla söze gerek yok. Macera başlasın…
Okumaya devam et “The Last Of Us”